Kocaeli Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen programda konuşan Bakan Özer, düzenlenen il eğitim değerlendirme toplantısında Kocaeli'nin eğitim alanında geldiği noktanın ayrıntılı olarak ele alındığını ifade ederek kentin eğitim yatırımı için yaklaşık 960 milyon lira olan bütçesine 1 milyar 325 milyon liralık ilave yapılarak 2022 yılı bütçesinin 2 milyar 285 milyon liraya çıkarıldığını belirtti.
Özer, 2022-2023 eğitim öğretim yılına çok hızlı başladıklarını söyleyerek "17 Haziran'da eğitim öğretimi kapattıktan sonra İstanbul'da 4 binin üzerinde okul yöneticimizle bir araya geldik. Hem dertleşerek bir yıllık eğitim politikalarını karşılıklı konuşabilme imkânımız oldu. Aynı zamanda dedik ki 2023 yılı, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı. Bu yüzüncü yıla çok güzel bir başlangıç yapalım. Tüm okullarımızı güçlü bir şekille yeni eğitim öğretim yılına hazırlayalım ve İstanbul'da başlatmış olduğumuz o hazırlık süreçlerini, gittiğimiz tüm illerde devam ettirdik. Çalışmalarımıza, aynı şekilde ve durumu yerinde görerek devam ediyoruz." diye konuştu.
Son on dokuz yılda eğitimde fırsat eşitliğini merkeze alarak bunu güçlendirmek için her yıl dağıtılan ücretsiz kitapların niteliğinin daha fazla artırılarak tüm öğrencilere eğitim öğretim yılının başında hazır hâle getirildiğini hatırlatan Özer, bu yıl da aynı hassasiyetle 153 milyon ders kitabının ücretsiz olarak Türkiye'deki 81 ilde dağıtıldığını kaydetti. Özer, bu yıl ayrıca bir yenilik yapılarak yardımcı kaynak probleminin çözülmesi adına ilk kez tüm sınıf kademelerinde 160 milyon yardımcı kaynağın öğrencilere ulaştırıldığını anlattı.
Güncellenen şekliyle okullara gönderilen bütçe 5.5 milyar liraya ulaştı
Okulların temizliği için ilk kez bu yıl okulların açılması beklenmeden bir hafta önce 60 bin temizlik elemanının okullara gönderildiğini dile getiren Özer şöyle devam etti: "Yıllardan beri özlem olan; okullarımızın temizlik, kırtasiye, küçük onarım, donatım gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere tüm okullarımıza kendi bütçesini gönderdik. İlk kez 57 bin 108 okulumuzun tamamına bütçe gönderdik. Yeni güncellendi, 5,5 milyar lira bütçeyi okullarımıza gönderdik. Son yirmi yılda yapılan devasa yatırımlarla eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranını yüzde 90'ın üzerine çıkarmak için bütçeden her yıl en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığına veren bir hükûmetin Millî Eğitim Bakanlığının, okulların ihtiyacını karşılamaktan aciz kalabilmesi mümkün değildir."
Bir yirmi yıl muhasebesi yapılması gerektiğinin altını çizen Özer; bir ülkenin en önemli ve kalıcı sermayesinin beşeri sermaye olduğuna, beşeri sermayenin niteliğini artıracak en önemli enstrümanın da eğitim olduğuna işaret ederek 2. Dünya Savaşı sonrası gelişmiş ülkelerin okul öncesinden ortaöğretime, eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 100'e ulaştırmak için devasa yatırımlar yaptıklarını söyledi. Özer, "Bizde durum 2000'li yılların başında ilkokul hariç çok kötüydü. Şöyle: Beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11, ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 44 ve kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39.2 ve yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14 idi. En kıymetli sermaye beşeri sermaye ise bu sermaye o zamanlar neden eğitimle buluşturulamadı? İşte Türkiye'nin son yirmi yılda eğitimdeki seferberlikle bölge ve şehir ayrımı yapılmaksızın Türkiye'nin her noktasına eğitim yatırımı ulaştırıldı ve yirmi yıl gibi kısa bir sürede sonuçlar ortaya çıktı." dedi.
Özer, "Bu yirmi yılda, beş yaştaki okullaşma yüzde 11'den yüzde 97'ye çıktı. Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 44 iken bugün yüzde 95 oldu. Ortaöğretimdeki kız çocuklarının 2000'li yıllardaki okullaşma oranı yüzde 39 iken bugün yüzde 94.66'ya ulaştı." diye konuştu. Özer ayrıca, sadece bunların yapılmadığını, eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaların da kaldırıldığını belirterek başörtülü çocukların eğitimle buluşamadığını, üniversiteye erişemediğini, bugün kadına şiddet ile ilgili konuşanların o zamanlar başörtüsü ile ilgili konuşmadığını, başörtüsü ile beraber katsayı zulmü gibi uygulamaların da kaldırıldığını belirtti.
Akademik olarak başarılı bir öğrencinin imam hatibe giderek kaymakam, vali, savcı ve bürokrat olmasının o dönem istenmediğini ifade eden Özer, şunları söyledi: "Meslek liselerinde, katsayı uygulaması ile ülke, ekonomik kalkınmasını yerine getiremesin isteniyordu. Biz kaldırdık bu uygulamayı. Okullarımızda Kur'an-ı Kerim, dini bilgiler ve peygamberin hayatı seçmeli dersleri getirdik. Eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili dünya kadar sosyal politika uygulandı. Bugün bir buçuk milyon öğrencimiz ücretsiz yemek yiyor. Gelinen noktada, 19 milyon 150 bin öğrencinin olduğu, 1.2 milyon öğretmenin olduğu devasa bir eğitim sistemine sahip olduk. Yani son yirmi yıl; hiçbir ayrımcılığın -mezhebine, cinsiyetine göre- ayrımın yapılmadığı bir döneme tekabül ediyor ve bu yapılanlar kaliteye rağmen yapılmadı. Bir eğitim sistemindeki öğrenci sayısını artırabilirsiniz, kalite bu artırımla birlikte yükselmezse o zaman büyüme, sağlıklı bir büyüme değil."
PISA ve TIMSS uluslararası öğrenci başarı araştırmalarına göre Türkiye'nin son yirmi yılda girdiği tüm araştırmalardan bir önceki döneme göre puanlarını yükselterek çıktığını dile getiren Özer, "OECD raporunda, '15 yaş grubunda öğrenci sayısını en fazla artıran ülke Türkiye olmasına rağmen matematik ve fen okuryazarlığında puanını en çok yükselten birinci ülke Türkiye'dir.' diyor. O zaman büyüme ile kalite arasında bir fark yok." ifadesini kullandı.
Özer, "Derslik başına düşen öğrenci sayısı 2000'li yıllardan daha düşük noktada. 2000'li yıllarda o yüzde 11, yüzde 44'ler varken öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 40'lar civarındaydı. Öğrenci sayısı bu kadar artmasına rağmen bugün öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasına ulaştı. Nasıl ulaştı? 500 bin olan öğretmen sayısı 1,2 milyona çıkartıldı. 750 bin öğretmen son on dokuz yılda atandı. İşte bunun da bir kahramanı var; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a eğitime vermiş olduğu tüm bu destekler için, ülkemizin beşeri sermayesinde yapmış olduğu bu yatırımlar için ve açıklanan 'Türkiye Yüzyılı'nın tohumlarını son yirmi yılda eğitim sayesinde attığı için en içten şükranlarımızı arz ediyoruz." dedi.
Eğitimde erişim noktasında sorunların çözüldükten sonra bakanlık olarak üç noktaya eğilim gösterildiğini kaydeden Özer, birincisinin okul öncesi seferberliğiyle eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi olduğunu söyledi. Özer şöyle devam etti: "Bunun için iki alt başlık kullandık. Bir, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarının OECD ortalamasına getirilmesi. Okul öncesi eğitim hepinizin malumu... Eğitimde fırsat eşitliğinin bam telidir. Eğitimdeki eşitsizlikler lisede ortaya çıkıyor ama kaynağı okul öncesidir. Göreve geldiğimde Türkiye'de 2 bin 782 anaokulu vardı, Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde proje başlattık, '3 bin yeni anaokulu yapacağız.' dedik. Bir yıl gibi kısa sürede, 2 bin 50 bağımsız anaokulu açtık ve aynı zamanda 15 bin 500 bağımsız ana sınıfını hizmete aldık. Üç yaşta, Ağustos 2021'de yüzde 9 olan okullaşma oranını şu anda yüzde 14'e çıkardık. 4 yaşta okullaşma oranı yüzde 16 iken bugün yüzde 35'e, 5 yaşta okullaşma oranı yüzde 65 iken bugün yüzde 97'ye yükseldi. Allah'ın izniyle yılın sonuna kadar dört bine yakın anaokulunu hizmete alacağız. Okul öncesi eğitim sadece bilişsel becerileri artırmıyor, bilişsel olmayan psikolojik, sosyolojik, duygusal becerileri de artırıyor. Okul öncesine gidenler eğitimde daha uzun süre kalıyor. İstihdamda daha uzun süre kalıyor ve suça bulaşma oranları çok daha düşük oluyor. Yani biz okul öncesi eğitime yaptığımız bu yatırımla sadece eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmeyeceğiz, aynı zamanda 'Türkiye Yüzyılı' için sağlıklı bireyler yetiştireceğiz."
Eğitim ve fırsat eşitliğini güçlendirmek için atılan ikinci adımın okullar arası imkân farklılıklarının azaltılması olduğunu belirten Özer, 57 bin 108 okulun mümkün olduğu kadar aynı imkâna sahip olmasını istediklerini, buna da yine Emine Erdoğan Hanımefendi'yle birlikte başlandığını söyledi.
"Kütüphanesiz Okul Kalmayacak" pojesi kapsamında iki ay gibi kısa sürede 16 bin 361 kütüphane yapılarak 2021 yılı sonu itibarıyla kütüphanesi olmayan tek bir okul bırakmadıklarını hatırlatan Bakan Özer, kitap sayısını bir yılda 28 milyondan 85 milyona çıkardıklarını, hedeflerinin de 100 milyon olduğunu kaydetti.
Mesleki eğitimde 1000 Okul projesi ile Temel Eğitimde 10.000 Okul projesini başlattıklarını, 2023 yılında da Ortaöğretimde 10.000 Okul projesini başlatacaklarını ifade eden Özer, "Amacımız, gelir seviyesi veya bulunduğu bölgeden bağımsız olarak bu ülkenin tüm vatandaşlarının çocuklarının aynı eğitim ortamına sahip olmasını sağlamak. Yani eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek." dedi.
Mesleki eğitimin önündeki katsayı engelinin 2012 yılında kaldırılmasından sonra Millî Eğitim Bakanlığı olarak mesleki eğitimi ayağa kaldırmak için çok sayıda projeyi hayata geçirdiklerini dile getiren Özer, yaptıkları hamleyle sektörün tüm temsilcilerini eğitimin tüm süreçlerine dâhil ettiklerini belirterek şunları söyledi: "Bu hamle, meslek liselerindeki döner sermaye kapsamındaki üretim kapasitesinin arttırılması hamlesi, bir yandan meslek liselerini çok kılmaya başladı. 28 Şubat sürecinin suyunu tersine çevirdiği yani akademik olarak başarılı öğrencileri kendisinden uzaklaştırdığı bu akıntıyı bu yaklaşımla tersine çevirdik. Artık akademik olarak başarılı öğrenciler meslek liselerini seçmeye başladılar. Üretim kapasitesi 2019 yılında 200 milyon bantlarda iken 2021 yılını 1 milyar 162 milyonla kapattık. Eğer mesleki eğitimi üretim kapasitesini artırmamış olsaydık Kovid-19 salgın sürecini Türkiye'nin bu kadar kolay atlatabilmesi mümkün değildi. Hatırlayın... O maskeleri, dezenfektanları, tek kullanımlık önlükleri, tulumları, yüz koruyucu siperlikleri, solunum cihazını, maske makinesini meslek lisesinin o fedakâr öğretmenleri ve öğrencileri ürettiler ve ihtiyacı olan tüm noktalarına ulaştırdılar. Meslek liseleri, o 'Ne olacak meslek liselerinin hâli?'nden herkesin can derdine düştüğü günde, aynı Kurtuluş Savaşı ruhuyla birlikte devletinin, milletinin yanında olduğunu gösteriyor."
Daha sonra AR-GE ve inovatif yaklaşımların devreye alındığını bildiren Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Külliye'de meslek liselerindeki 55 AR-GE merkezini açtık. Meslek liseleri; patent, faydalı model, marka tasarım tescili almaya başladılar. Sonra o yaklaşımı tüm okullarımıza yaygınlaştırmaya başladık." dedi.
Bakanlığın tescil sayısı yıllık 3 iken bu sayının 2022'de 8 bin 300'e ulaştığını belirten Özer sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer biz ülke olarak rekabet etmek istiyorsak rekabet kapasitemizi artırmak istiyorsak girişimci ruhlu gençler yetiştirmemiz gerekiyor. Bunun da yolu fikrî mülkiyet ve sınai haklardan geçiyor. Bakın, Kıta Avrupa ihracat kalemlerine, en yüksek rakam inovatif yaklaşımları merkezine almış olan şirketlerin yapmış oldukları katkılardan geliyor. Biz temel eğitimde, ortaöğretimde bu kültürü güçlendirdikçe ülkemiz çok daha kendisini iyi hissedecek, geleceğe umutla bakacak. Meslek liseleri ihracat yapmaya başladı. En son İstanbul'da bir meslek lisemiz üretmiş olduğu kâğıt havluyu Fransa'ya ihraç etti. Tır uğurlama törenine katıldım ama güzel olan şey şuydu: Kâğıt havluyu üretmekle kalmamışlardı, kağıt havluyu üreten makineyi de onlar ürettiler."
Özer, mesleki eğitimdeki ikinci iyileştirme hamlesinin mesleki eğitim merkezlerinde yapıldığını kaydederek mesleki eğitim kanununda yapılan değişikliğe işaret etti. Özer, "Her ay almış oldukları asgari ücretin üçte biri, yüzde otuzu olan miktarın devlet tarafından ödenmesi, işveren üzerinden o yükün kaldırılması ve kalfaların da artık yüzde otuz değil yüzde elli almasıyla ilgili iyileştirmeler için Meclisteki desteklerinden dolayı kıymetli vekillerimize teşekkür ederim." diye konuştu.
Değişikliğin üzerinden on ay geçtiğini belirten Özer şöyle devam etti: "Tüm Türkiye'de mesleki eğitim merkezlerindeki çırak, kalfa sayısı 159 bin idi. Bugün 930 bin. Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştı, bir milyon çırak kalfa hedefi... İnşallah, kasım ayının ortasına bu hedefe ulaşmış olacağız, hatta yıl sonunda bir milyonu da geçeceğiz. Hatta diyor ki devlet: 'İşletmeni aç, çırağı ben gönderiyorum, asgari ücretin üçte birini ben veriyorum. İş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı da sigortasını ben üstleniyorum.' Mesleki eğitim merkezlerinden mezun olanların istihdam oranı yüzde 88. O yüzde 88'in eğitim aldığı işletmedeki istihdam oranı da yüzde 75. Bu neyi gösteriyor? İşveren, dört yıl beraber çalıştığı, eğitimine katkı sunduğu insan kaynağını istihdam etmek istiyor. İşte bu açmış olduğunuz kapıyla küçük ve orta ölçekli işletmeler için özellikle çok kritik olan çırak kalfa usta problemini, inşallah, kökünden çözmüş olacağız."
Özer, üçüncü hamlenin ise öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerinin çok boyutlu olarak desteklenmesi olduğunu belirtti. Özer, bir eğitim sisteminin öğretmeni kadar güçlü olduğunu ifade ederek şöyle devam etti: "Onun için iki yaklaşım geliştirdik. Birincisi, öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimlerine özel önem vererek oradaki kapasiteyi arttırmak. O eğitimlerle ilgili problemlere ve literatüre baktığımız zaman en fazla şikayet edilen konu şuydu: Bakanlık kendisi eğitim programı düzenlemesin, öğretmenin ne istediğine kulak versin. İşte bu gerekçeyle istedik ki okul temelli mesleki gelişim programını başlatalım ve ilk kez okul temelli, siz değerli okul yöneticilerinin okullarınızdaki öğretmenlerin hangi eğitime ihtiyacı varsa onu planlayıp bütçesinin bizim gönderdiğimiz bir eğitim modeline geçiş yaptık.
Eğitim sistemindeki iyi örneklerin görülmesi için öğretmen ve yönetici hareketlilik programı ile mesleki gelişim topluluklarını başlattıklarını hatırlatan Özer, oluşturdukları ÖBA platformu sayesinde öğretmen başına düşen eğitim saatini 44'ten 2022 yılının ilk dokuz ayında 194 saate çıkararak ilk kez OECD ortalamasının oldukça üzerine çıkardıklarını kaydetti.
Özer şöyle devam etti: "2021 yılında öğretmenlerin eğitimi için kullanılan bütçe sadece 8.9 milyonken bu seneki bütçe 292 milyon. Bunun 210 milyonunu okullara gönderdik. Öğretmenlerin istediği eğitimleri alması için kullanın ki 2023 yılında çok daha fazla bütçe gönderelim.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'na da değinen Bakan Özer, 3600 ek gösterge hakkı verilen ilk meslek grubunun öğretmenler olduğunu vurguladı.
Bu konuda daha önce getirilen kariyer sistemini geliştirerek uzman ve başöğretmenlik alanındaki kotayı kaldırdıklarını belirten Özer, öğretmenlik kariyer basamakları konusunda uygulanacak sınavın manipüle edildiğini söyleyerek buna rağmen şartları sağlayan öğretmenlerin yüzde 95'inin bu eğitimlere başvurduğunu, bu öğretmenlerin yüzde 99'unun eğitimlerini tamamladığını, eğitimlerini tamamlayan öğretmenlerin de yüzde 98'inin sınava başvurduğunu kaydederek öğretmenlere teşekkür etti.
Son zamanlarda Öğretmenlik Meslek Kanunu'na karşı öğretmenlere yönelik eylem çağrılarına da değinen Özer, "Şuna emin olun, sizi bizden daha fazla seven hiç kimse olmaz. Sizin derdinizle dermanlanan, koşullarınızın iyileştirilmesi için gece gündüz demeden çırpınan hiç kimseyi bulamazsınız." dedi.
Eylemlerden dolayı öğrencilerin mağdur olmaması için her türlü önlemi aldıklarını, derslerin hiçbir kesintiye uğramadan devam etmesini istediklerini dile getiren Özer, söz konusu eyleme katılan öğretmenlerin ders ücretlerinin kesileceğini; velilerle temas kurup öğrencinin okula gelmesini engelleyen öğretmenler hakkında da yasal işlem başlatılacağını ifade etti.
Bakan Özer şöyle devam etti: "Öğretmenlik Meslek Kanunu'na göre inşa edilen bir sistematik var ve bu sistematik zorunlu değildir. Zorunlu olmayan bir şeyin eylemi olmaz. Rasyonel değildir. İstemiyorsan girmezsin. Bir şey isteğe bağlı değilse, zorunluysa istenmediği zaman eylem yapılabilir ama isteğe bağlıysa bunun eylemi olmaz. Bırak yararlananlar yararlansın bu imkandan. Onun üzerine bir manipülasyon, bir spekülasyon yapmaya hakkın yok. Ki her konuşmamızda ifade ettik;: Öğretmenlik Meslek Kanunu sadece bir başlangıçtır. Yeni ilavelerle her zaman güncellenecektir. Çok daha iyi noktalara getirilecektir."
Sınavdan sonra kıdemli öğretmenler ile yüksek lisans yapan öğretmenlerle ilgili Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda iki iyileştirme yapacaklarını belirten Özer, "Bir sahaya sürekli kulak veriyoruz, birlikte karar vererek süreçleri iyileştirmeye çalışıyoruz ama kimse gölge etmesin, başka ihsan istemiyoruz. Biz okul yöneticilerimizle, öğretmenlerimizle bu eğitim sisteminin her türlü problemini çözeriz ve çözüldüğünü de gösterdik. Bir yıl gibi kısa sürede koymuş olduğumuz hedeflerin her birini adım adım gerçekleştiriyoruz. Bundan sonra da gerçekleştireceğiz inşallah... Çünkü bu ülkenin problemlerini çözme sevdamız var bizim. Biz insanların yaşantısına güzellik katmak için çalışıyoruz. Biz bu kritik coğrafyanın dimdik ayakta durabilmesi için çalışıyoruz. İşte sizlerle birlikte yol yürüdükçe 'Türkiye Yüzyılı'nın inşasında çok daha önemli başarılara imza atacağız. Ben tüm emekleriniz, çabalarınız, gayretleriniz için hepinizi tek tek kutluyor hepinize başarılar diliyorum." diye konuştu.