Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Külliyesi'nde gerçekleşen programda konuşmasına, İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milletiyle birlik, beraberlik içinde kutlu yürüyüşüne devam edeceğini, bütün dünya mazlumlarının sesi olma yolunda emin adımlarla yürüyeceğini ifade etti.
Bakan Özer, ülkelerin kalıcı ve sürdürülebilir sermayesinin beşeri sermayesi olduğunu vurgulayarak "O nedenle ülkeler rekabet güçlerini arttırmak için okul öncesinden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde eğitim çağ nüfusunu okullarla buluşturmak için elinden gelen büyük çabaları sarf etmekte. 1950'li yıllara baktığımız zaman bugün rekabet ettiğimiz OECD ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu farkındalıkla ülkelerinde okullaşma oranlarını yüzde 90'ların üzerine çıkardıklarını, eğitimde evrenselleşme süreçlerini tamamladıklarını görüyoruz." diye konuştu.
Son yirmi yılda eğitimin tüm kademelerinde sessiz bir devrim gerçekleşti
Türkiye'de ise 2000'li yıllarda eğitimin içler acısı bir durumda olduğuna işaret eden Özer, "Çünkü 2000'li yıllarda bu ülkede beş yaştaki okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranları sadece yüzde 11'di. Ortaöğretimdeki okullaşma oranları sadece yüzde 44. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14'ler seviyesindeydi. Ortaöğretimde, yükseköğretimde rekabet etmiş olduğumuz ülkelerin yetmiş yıl öncesinde yüzde 90'ların üzerine çıktığı okullaşma oranlarına biz 2000'li yılların başında yüzde 50'nin altında bir oranla karşılık vermek durumundaydık. İşte onun için son yirmi yılda okul öncesinden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde sessiz bir devrim gerçekleşti. Devasa eğitim seferberliği, devasa binalar, derslikler, Türkiye'nin hiçbir bölgesinde ayrım yapılmadan tüm ücra köşelere kadar eğitim ulaştırıldı. 2000'li yıllarda 300 bin dersliği olan bir eğitim sistemimiz varken bugün 857 bin dersliği olan bir eğitim sistemine kavuştuk."
2000'li yıllarda Türkiye'de 74 civarında üniversitenin bulunduğuna değinen Bakan Özer, "Bugün 209 üniversitenin olduğu bir yükseköğretim sistemine sahip olduk. On dokuz yirmi yıl bir ülkenin tarihinde çok uzun yıllar değildir ama kısa süre içinde çıktılara baktığımız zaman ülkenin beşeri sermayesinin toparlandığı bir döneme karşılık gelmektedir çünkü beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11 iken bugün yüzde 97'ye ulaştı. Ortaöğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 44 iken bugün yüzde 95'e ulaştı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14'lerden yüzde 48'e geldi. Yani eğitimin tüm kademelerinde bu ülkenin evlatlarının rahat bir şekilde eğitimle buluşması ve ücretsiz bir şekilde eğitimde fırsat eşitliğini merkezine alacak şekilde buluşması sağlandı."
"Türkiye'nin beşeri sermayesi bu kadar değerliyse bunun niteliğini artırmayla ilgili, çağ nüfusunu eğitimle buluşturmak için neden 70 yıl beklendi?" diye soran Bakan Özer, "Çünkü başörtüsü yasakları gibi mühendislik projeleriyle uğraşıldı." değerlendirmesine bulundu.
Özer, geçmişte uygulanan başörtüsü yasağının yanı sıra katsayı uygulaması gibi antidemokratik uygulamaların da yaşandığını belirterek bu yaşananlar sonucunda özellikle yükseköğretime ulaşmanın önüne engel konulmuş olduğunu dile getirdi. "Bugün kadına şiddetle ilgili ve beyin göçüyle ilgili konuşanlar o gün hiç konuşmadılar" diyen Özer, "Meslek liseleriyle bu ülkede ekonomik olarak büyük badireler atlatıldı, büyük bedeller verildi. İş gücü piyasası, aradığı elemanı bulamamayla ilgili sürekli şikâyetlerini dile getirdiler." diye konuştu.
Son yirmi yıldaki eğitim dönüşümünün öne çıkan iki kazanımı olduğunu söyleyen Özer, ilk kazanımın mazlumların, garip gurebanın, sosyoekonomik seviyesi yeterli olmayan dezavantajlı grupların rahat bir şekilde eğitime erişebilmesi olduğunu vurguladı. Özer, ikinci kazanımın ise okullaşma ve özellikle de kızların okullaşma oranlarında yaşandığını kaydetti. Özer şu bilgileri paylaştı: "2000'li yıllarda ortaöğretimdeki kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39.2'ydi, bugün yüzde 94.66 oldu. Yükseköğretimde kadınların okullaşma oranları 2014 yılından itibaren erkekleri geçti. Aynı şey, ortaokul kademesinde de geçerli. Ortaokul kademesindeki okullaşma oranları yüzde 99.44 ve kız çocuklarının oranı erkeklerden çok daha fazla. Tüm bunlar yapılırken kaliteden asla ödün verilmedi."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yirmi yıldır eğitime en çok bütçeyi ayırarak verdiği destekler için şükranlarını sunduğunu belirten Bakan Özer, "Bizler de mevcut durumu çok daha iyi noktalara taşımak için el ele vererek kaliteyi ve en önemlisi fırsat eşitliğini odağa koyarak birlikte hareket etmeye devam edeceğiz." dedi.
Okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise, yüksek öğretim ayırt etmeden tüm eğitim kurumlarının çok daha güçlü hâle gelmesi için ellerinden gelen çabayı sarf ettiklerini belirten Özer, YLSY (Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme) bursu dâhil her alanda desteklerini sürdüreceklerini söyledi.
Türkiye'nin biyomedikal alanındaki ilk AR-GE merkezi MEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi iş birliğinde kurulacak
Özer; Sağlık Bilimleri Üniversitesi rektörü Cevdet Erdöl ile mesleki eğitimdeki bu kalkınma hamlesini gerçekleştirirken özellikle biyomedikal, biyoteknoloji alanında ortak hareket etme konusunu konuştuklarını anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "AR-GE merkezleri kuralım ve her türlü finansal desteği de biz sağlayalım diye ama bu, nihayetlenmedi. İnşallah, bu akademik yılı açılışı vesilesiyle buradan deklare etmiş olalım. Tüm akademisyenler de tüm idari personel de bu vesileyle haberdar olsun. Türkiye'nin ilk biyomedikal alanındaki AR-GE merkezini Sağlık Bilimleri Üniversitemizle birlikte kuracağız. Altyapı çalışmaları için 10 milyon TL'lik bütçeyi Millî Eğitim Bakanlığı olarak biz vereceğiz. İstediğimiz şey, öğrencilerimizle birlikte AR-GE, inovatif çalışmalar yapmak, patent, faydalı model, marka, tasarım ki bu bir ülkenin kalkınması için en kritik alanlarından biri... Bu kapasiteyi güçlendirmek, özellikle biyomedikal alandaki dış bağımlılığı, cihazlardaki dış bağımlılığı engellemek ve yerli üretimle ülkemizi güçlendirmekle ilgili tüm bilgi birikimlerini paylaşabilmek... Biz her türlü bütçeyi bu AR-GE merkezi için sağlayacağız."
Özer sözlerini yeni eğitim yılının tüm öğrencilere hayırlı uğurlu olmasını dileyerek tamamladı.